http://ari-magazin.com/resimler/banner/tuerkiyemfm.jpg

Almanca
  • Font size:
  • Decrease
  • Reset
  • Increase

"Senin derdin ne kadın ?

Sevgili okurlarım,

18 yıldan beri yayın hayatında olan ve 13,5 yıllık bir WEB sayfasına

(www.ari-magazin.de) sahip ARI Dergimi evlat gibi gördüğüm için her  türlü

kahrına katlandım bugüne kadar. En son yeniliğim WEB sayfamı güncel bir

haber portalı haline getirmek oldu. Gerçekten çok beğenildi. Kritiklerinize

her zaman olduğu gibi açığım.

Dergimde  ne dedikodulara, ne seviyesiz yazılara yer verdim şimdiye

kadar. Hasetçilerimin, beni çekemeyenlerin, başarılarımı kıskananların,

bana karşı (bilmem neden ? doğrucu olduğumdan herhalde) düşmanca his

besleyenlerin ısırmalarını, havlamalarını, sinsice kuyumu kazmak için

ellerinden geleni yaptıklarını, 18 yıl içinde tabiiki yaşadım.

Başarıya uçarak çıkmadım. Tırmanarak, gece gündüz çalışarak,

koşturarak ulaştım. Bunu çoğunuz biliyorsunuz. Zaten mercek altında olan

bir insanım. Bu da bence güzel bir olay. Asılsız dedikodular için zemin

oluşmuyor. Bana en özel soru sorana bile "sana ne, seni ne ilgilendirir"

demiyorum ve soruyu cevaplandırıyorum. Ben kendimi topluma, benim

yaptığım bu lobicilik işini, Türkler ve islam hakkında on yargıları yoketme

çalışmalarımı takdir eden siz sevgili okurlarıma malolmuş hissediyorum.

Benim hakkımda herşeyi bilmek istemenizde bir fesatlık görmüyorum.....

Şimdi gelelim asıl konuya...

Bugün 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız. Her yıl olduğu gibi bu yıl da

Yurtdışındaki elçilikler, konsolosluklarımız bu milli bayramımızı çeşitli

mekanlarda  kutladılar. Davetliler arasında alman davetlilerin de çok

olmasına dikkat edildi. Bu kutlama törenleri lobiciliğin de bir parçası diye

düşünüyorum.  Yine asıl konuya bir türlü giremedim. Ama şimdi.... Bu milli

bayramımızda (Münih Hotel The Charles) dernek başkanlarıyla, iş

adamlarıyla, alman ve yunan dostlarımızla, gazeteci arkadaşlarımızla

bayramlaştık. Bir iki meslekdaşım bana imalı bir iki söz söylediler. "Sen bu

köşe yazarı bayanın ağır suçlamalarinai cevap vermiyecek misin?" diye de

sordular. Ben şaşırdım. Çünkü yemin ederek  söylüyorum ki bu

meslekdaşlarımın bahsettiği bu mağlum "Haber sitesine" girip ne

okuyorum ne de ne yazılmış diye merak ediyorum. O sitede bir bayan

köşeyazarı son bir kaç yazısında benim için ver yansın ediyormuş,

demediğini bırakmıyormuş. Ben gazeteci arkadaşıma ve o yazılardan

haberdar olan değerli bir şahsiyete sordum:" Bu bayanın beni kastettiğini

nasıl anladınız?".  Onlar da  "kadın yazısında saygın bir gazete,

Süddeutsche Zeitung'da yıllardır telefonist olarak çalıştığı halde kfm.

Sachbearbeiterin olarak millleti kandırdığımı ifade etmiş" dediler bana.

Ben de arkadaşlarıma "pekiyi ne yapmalıyım ? O siteye girip  kadının

yazısının altına yorum bölümüne açıklama mı yapmalıyım? Ama bunu

unutun. Yorumlar site yöneticisinin süzgecinden geçiyor. Yorumumu

basmayabilir. Ya da basar ama bir kaç ta bana karşı düşmanca yorumlar

koyar. (Yorumların bazıları da hayali ihracat gibi hayali yorumculardan). Ve

ben açıklama yapayım derken, o derken bu derken site reyting yapar bu

sayede. Söyleyin ne yapayım?" diye sordum. Onlar da "en iyisi bir yazı yaz.

Kendi sitende." dediler.

Sevgili okurlarım, Allahaşkına şu işe bakın. Bu yılın başında helalleştiğim

bu bayan beni diline dolamış. Bu bayanın demek SZ hakkında hiç bilgisi

yok.  Süddeutsche Zeitung gazetesine 19 mayıs 1980 yılında girdim.

2000 personeli arasında tek Türk memurdum.  Çok başarılıydım.

bölümümün şef yardımcılığına kadar yükseldim. O zamanki şefim bayan

Spatz idi. Benim bölümümde 15 kfm. Sachbearbeiterin vardı. SZ'in telefon

bölümünde 40 bayan vardı o zamanlar.  Bu gazetede telefonist olmak

demek muhasebeyi, büro işlerini, hesabı kitabı bilmenin yanısıra,

mükemmel almanca yazma ve konuşma, computerda 500 Befehl bilme

demektir. Yani biz Sachbearbeiterler gibi  telefonistler de kaufmännisch donanıma sahip

olmaya mecburdular. Yani telefonist deyince "allooo, arabanızı mı

satıyorsunuz`? evet, kaç model, fiyatı kaça" diye sorup not alıp bir diğer

personele işi bitirmek için vermek zannetmiş bu köşe yazarı bayanımız.

Süddeutsche Zeitung'un kapıcısı bile olmak ayrıcalıktır. 2 dil bilme

zorunluluğu vardır. Bunu da böyle bile bu mağlum sitedeki köşe yazarı

bayanımız. Ben eğer Süddeutsche Zeitung'da temizlikçi olsaydım, bundan

gocunmaz, herkese söylerdim. Daha da takdir toplardım. Alın teriyle para

kazanmak Allah katında en makbulüdür. Almanya'ya ne üniversiteliler geldi

ne mühendisler geldi zamanında. Mecbur oldular temizlik yapmaya. Ben

SZ'de fazla mesai yaptığım zamanlar, akşamları bizim Türk vatandaşlar

gelirdi dev büroya. Cöp kutularımızı boşaltır, masalarımızı silerlerdi. Onların

aralarında üniversiteli bir ithal damat ta vardı. Yani ata semer vursan o

yine attır. Bizim gazetecilerden biri örneğin. Yıllar önce benim dergimde

yazmaya başladı. Sonra o zamanlar günlük bir gazeteye geçti.  Onun asıl

mesleği belediyede sokak temizliğiydi . Bunu da çok vatandaş bilir. Adam

tahsilli, kalemi güçlü ama Almanya'da büroda çalışma imkanı yokki. Ya da

yoktu ki belediyede çalışıyor.   Yani bir insan en alt mesleği yapsa bile asıl

şahsiyeti ve karakterini, donanımlarını mutlaka yansıtır ve toplumumuz

değerlerini ona göre verir. Yine bir gazeteci arkadaşımız da belediyede

çalıştı yıllardır. O da üniversiteli idi.  Bizim gözümüzde o belediye işçisi

değil gazeteciydi. Yani ben temizlikçi olsaydım ve bu dergimin de sahibi,

şef redaktörü olarak sizin gözünüzde puan kaybeder miydim? Asla !!!

Bilakis daha çok saygı duyardınız. Çünkü bırakın makale yazmayı, dergi

çıkartmak herkesin harcı değildir. Binlerce haber portalı var İnternette.

Adam bir dergi çıkarmış. Üçüncü sayıda pes etmiş. Bir daha çıkaramamış

dergi. Çünkü kolay bir iş değil. 18 yıl içinde 23 dergi gazete çıkmış ve

kapanmış güney Bavyera'da. Bari bu meşakkatli işi yapana saygı göster,

emeğine saygı göster. Yoook. Onu yapmaz. Yaparsa hasedinden çatlar

çünkü. Buyrun güncel haber portalı mı?? Onu da yaptım, yaptırdım.  Yeter

ki isteyeyim.

O mağlum "Haber sitesinin" güzel görünüşlü, ifade ve yazma yeteneği (işte

burada kendisine tavsiyem, yazılarını Internetten alıntılarla süslerken

belirtsin kaynağı) güçlü köşe yazarına bir çift sözüm var buradan.

"Senin derdin ne kadın ?? Ben seninle bir kaç ay evvel helalleşmiştim. bazı

durumlarda helalleşmek çok zordur. Nefsi kırmak gerekir. Sana seninle

neden helalleşmek istediğimi de telefonda söylemiştim. Burada yazarsam

ayıp olur. Sen de helalleştin. ben de bunun üzerine senin engelli

sporcularla ilgili bir dernek kurduğunu, eğer bu dernek çalışmalarınla ilgili

bir haberin ya da duyurun olursa seve seve dergimde yer vereceğimi

belirtmiştim. Ve sana da tembih etmiştim hatırlarsan: " aman bu  tip

toplumdan para toplayan derneklerin dikkat etmesi gereken şey şudur.

Topladığınız parayı kuruşu kuruşuna dernek için harcamanızdır. Aman

dikkat et"..Telefonumuz bu şekilde sona erdi. Ben bu helaleşmeden sonra

ne senin hakkında konuştum, ne de seni gördüm.

Şimdi sana soruyorum. "sen utanmadın mı benim helalleşmemi publik

yapmaya? Ben 2012 de Umreye gittim. İster haklı ister haksız ol, herkesle

helalles dendi bana. Ben de uyguladım bu nasihatı. benim seninle

helalleşmemi, senin etkinliklerinle ilgili haber yazma teklifimi niçin

maksadını aşarak çirkinleştiriyorsun? Bak  istediğin kadar  kötü şey yaz.

Altın balçıkla sıvanmaz. Benim dürüstlüğümü, dobralığımı, merhametimi

yüzlerce kişi biliyor. Biliyorum insanlar hep iyisey yazılırsa ilgi duymazlar,

inanmak istemezler. Ama kötü şey yazıldı mı, herkes pür dikkat, acaba

şimdi karşı taraf cevap verecek mi? ne olacak diye merak kesilir.  Ben

istesem kendi siteme kişilerin özeline, şahsiyetine saldıran yazı döşenen

yazar da koyarım. Yapmam. Neden sitemin seviyesini düşüreyim? Herkes

saldırgan yazını okuyor da seni kahraman  mi yapıyor sanıyorsun? Kötü

şöhretlenmek çok kolaydır. iyi bir şöhrete erişmek ise yıllar gerektirir. Ben

seni kötüleyen bir yazı yazmayacağım. Ben Umre'ye turistik seyahat

yapmaya gitmedim. Sabretmeyi, kötü söze cevap vermemeyi (susmak en

güzel cevaptır) öğrenmeye gittim. Sana da UMRE tavsiye ederim. Seni 

 Allah'a havale ediyorum yerine "Seni Allah ıslah etsin" diyerek yazımı

bitiriyorum.

Aşağıda bazı resimler bulacaksınız. 1980 yılında başlayıp 29 yıl süren

başarı grafiğim 2009 yılında SZ'e veda edişime kadar devam etmiştir.

Asagidaki resimlerde Münih Einstein caddesi sonundaki  SZ'e ait gökdelende 11.kat. Masamin basindayim. 2009 yili veda törenimde. Resimler Facebookta ARI zeitschriftte...

 

 

 

 

 

 

Facebook`ta Paylaş
ari-magazin.Com